Bursaspor’u ilk kez, Bursa Atatürk Stadı’nda Adana Demirspor’a karşı izlemiştim. Rahmetli İbrahim abim götürmüştü ilk maçıma; yıl 1984’tü ve 13 yaşındaydım.
Sonra…
1986 yılında Federasyon Kupası finaline tanıklık ettim. Sedat 3’ün kupayı kaldırışını yerinde izledim.
1988-1989 sezonunda Bursaspor 2.lig takımının 7.haftada liderlik koltuğuna oturup, sezon sonuna kadar koltuğu kimseye vermediği o efsane yürüyüşün birçok maçında tribünlerde yerimi aldım.
O sezonun son maçında Kütahya’ya giden 7.500 taraftardan biriydim. O gün orada yaşadıklarım, Bursaspor ile ilgili anılarımın en güzellerindendi.
Sonraki 20 yılda mesleğin de gereği olarak çok az maç kaçırdım.
2010’daki şampiyonluğa da Trabzon’daki kupa faciasına da tanıklık ettim.
Bugün Sütaş Timsah Park’ta Bursaspor-Ankaraspor maçını izledim. Net bir skorla da kazandı çocuklar. Ama yine de Bursaspor konusunda daha önce içimin bu kadar acımadığını fark ettim.
Çaresizlikle birleşmiş tarifsiz bir hüzün hissettim.
Ligden düştüğümüz zaman dahi içimizde ‘Hemen geri döneriz, büyük kulübüz, büyük şehiriz’ umudu vardı.
Yıllar geçtikçe bu umut köreldi, şimdi sağ olsun en son Recep Günay, o koltukta oturmaya devam ettikçe küçük umut kırıntılarını da yok ediyor.
BİRLEŞTİRİCİ DEĞİL AYRIŞTIRICI
Soruyorum Recep Günay’a;
Bursaspor’un güncel giderlerini karşılayıp, yılların birikimi borç yükünü ortadan kaldıracak finansal gücün var mı?
Hadi finansal katkı koyamıyorsun, olabilir. Bunun için seni suçlayacak değiliz.
Çok iyi bir karakter koyup camiayı ve şehri birleştirebilirsin, böyle bir özelliğin vardır. Gerçekçi projeler üretirsin…
Bunlar var mı?
Hani piyango yapıp 300 milyon lira topluyordun. Müjde diye açıklamıştın.
Geçen gün de ‘üç-dört ay içinde 30 milyon dolar parayı ödeyecekler Bursaspor’a’ diyor.
Kim ödeyecek, niye ödeyecek?
Recep Günay 1999 yılında olduğu gibi fırsattan istifade oturduğu başkanlık koltuğu dönemlerinde birleştirici değil aksine ayrıştırıcı oldu, ötekileştirdi. Camiayı kutuplaştırdı.
En son örnek Mehmet Güzelsöz konusu…
Nitekim maçtın ilk yarısında, ikinci yarısında çoğu kez Teksas’tan ‘yönetim istifa’ tezahüratları yükseldi.
HERKES YANLIŞ BİR TEK O DOĞRU!
Bugüne kadar Bursaspor’da herkes yanlış yapmış, bir tek O doğru yapıyor!
Herkes yanlış kişi bir tek O doğru!
Piyango düzenleyip Bursaspor’u kurtaracaktı ya…
Milli Piyango İdaresi ile anlaşmıştı ama Ankara’da araya Bursalı birileri girip o anlaşmayı bozdu.
Teknik direktörlük için Özer Hurmacı ile el sıkışmıştı, sonra araya yine Bursalı birileri girdi (kimse onlar) ertesi gün Özer telefonları açmadı.
Elvin Baliç ile söz kesti. Yine o bilemediğimiz kişiler araya girdi, Baliç’e bir daha ulaşamadılar.
Enver Cenk Şahin ile de sözleşmişlerdi ama hep o birileri bu anlaşmaları bozdu.
Size soruyorum Bursasporlular, bu komedi tiyatrosuna daha ne kadar sessiz kalıp uzaktan izleyeceğiz?
AKŞAM DİYORDUN İŞTE OLDU AKŞAM…
Ve sana söylüyorum Recep Günay;
Bursaspor’un tüm belge ve verilerine erişim sağlayıp İç İşleri Bakanlığına yazını yazdın, bir anlamda suç duyurunu yaptın, tamam.
İddiaların doğru ise gereği yapılır, senin Bursaspor’da yapacak başka işin kalmadı.
Artık yeter.
Artık o koltukta bir gün daha fazladan oturup Bursasporluların kalan son umut kırıntılarını da tamamen bitirme.
Haydi artık vakit tamam.
Akşam diyordun işte oldu akşam…
SAHA İÇİNDE İŞLEM TAMAM
Bursaspor-Ankaraspor maçının sonlarına doğru bu yazıyı yazmaya başladım.
Futbol, taktik, saha içinde olanlar-olmayanlar.
Bunlar hep sonuç, biz bu sonuçları doğuran sebeplere odaklanmalıyız.
Bunu unutmadan dünkü maçın hakkını verelim elbette.
Yerine hiç oturmadan kenardan genç takımını yöneten, maçın her anını yaşayan Nedim Vatansever ve teknik ekip, saha içinde genç çocuklar bu maç için işlerini yaptılar ve kazandılar.
Bu yılın ilk galibiyetini ve üç puanını aldılar.
Onları mücadelelerinden dolayı tebrik ediyorum.
Gol bölgesinde acemilikler yapmasalardı, farklı da kazanabilirlerdi.
İlk iki haftanın kazananı Ankaraspor, tecrübeli ayaklarına rağmen gol bölgelerinde bitirici olamadı.
Timsah Park’a gelmeyeli epey zaman olmuştu.
100.bloktaki kombinenim yerine 1963 tribünü yapılacağından yerimizden edildiğimizde bende oluşan öfke, takımın her geçen maçta küçülmesi ile birleşmiş ve beni stattan epey uzak tutmuştu.
Bugün ise 35 yıllık dostum Serkan Yetişmişoğlu ile buluşup stadın yolunu tuttuk.
Etrafımızdaki tribünlerde yine tanıdık yüzler vardı.
Saha içine bakıp, orada da tanıdık yüzler aradım ama yoktu, tanıyacağız, tanışacağız artık!..
Bu formayı Şampiyonlar Ligi‘nde, İntertoto Kupasında ve bilmem kaç yüz kez ülke liginin en üst seviyesinde gören ben ve bizim kuşak için 50 yaşından sonra bu seviyeleri yaşamanın zorluğunu nasıl anlatayım?
Yaşanmadan bilinmez ki…
Yayınlanan makalelerde belirtilen görüşler ve fikirler sadece yazarın/yazarların görüşüdür. Yayınlanan içeriklerle ilgili bütün sorumluluklar yazarlara aittir.
Bu haber ilginizi çekebilir