Bazı maçlar vardır, kazandığınıza ya da en azından puan kaybetmediğinize şükredersiniz.
Nasıl futbol oynadınız, neleri yapamadınız? Bunlar önemsizleşir.
Teknik analizler, taktiksel konular arka planda kalır.
Bu tür maçlar genelde final maçlarıdır, eşik atlama mücadeleleridir.
Bursaspor-Artvin Hopa maçını, istemeyerek de olsa bu kategoriye aldım.
Bir final maçı değildi, kazanınca şampiyon olmadık veya klasman yükselmedik.
Ama maçın ikinci yarısında, hele son anlarında bana öyle hissettirdi.
NE UMDUK NE BULDUK?
Oysa;
Ligde oynadığı 12 maçta topu temeli 5 gol atmış Artvin Hopaspor’un; oynadığı 12 lig maçında kalesinde topu temeli 2 gol görmüş Bursaspor’a gol atabileceğini hiç düşünmemiştim.
Bursaspor’un farklı bir skorla kazanacağını, güzel bir futbolla akşamı keyiflendireceğini umarak stada gittim.
Lakin olmadı.
Ligin son sırasındaki Kuşadasıspor maçında ilk devre böyle kangren geçmişti, Hopa maçında da ikinci devre öyle oldu.
Bu durumda puan kaybetmediğimize şükredip, iyi futbola bakmadan üç puanın keyfini çıkartalım.
Önemli olan kazanmaktı.
RAKİBİ VE OYUNU CİDDİYE ALMADIĞINIZDA…
Bunlar klasik ve tam da bugüne uygun sözler.
Büyük takımlar, bazen kötü oynasalar da kazanmayı bilirler.
Evet ama bu kötü oyunun da bir sonu olmalı.
Her zaman kötü oynayıp kazanamazsınız.
Rakibi ciddiye almadığınız her maç size sorun olur.
‘Nasıl olsa kazanırız’ veya ‘Kazandık’ deyip, gereğini yapmadığınız her maç, sıkıntılı geçer.
Bursaspor’u, Hopa maçının ikinci yarısındaki futboluyla bir daha görmemek üzere bu faslı şimdilik kapatalım.
Baştan da söylediğim gibi bu maçta taktik, teknik yazmayacağım…
MEHMET YİĞİT’E ÇOK YAKIŞTI
Bu noktada Mehmet Yiğit için bir paragraf açmak istiyorum.
Zira, sezon öncesi Bolu kampında yaptığımız röportajda O’nun, takımın diğer parçaları gibi ne kadar yürekli, istekli, kendini adamış, adam gibi adam olduğunu hissettim.
Lig maratonu başladığında; sahadaki duruşunu ve sahadaki savaşını gördük.
Arkada Anıl Atağ ve en yakınındaki savunma partneri Taha Can Velioğlu ile, önünde Musa Çağıran ile; gençler Eren Tunalı ve Abdullah Tazgel ile rakiplere karşı nasıl dimdik ayakta durduğuna şahit olduk.
12 lig maçında, 3 kupa maçında hepi topu 3 gole izin verdiler. Hopa maçı ile 4 oldu.
Zaman geldi tekmeye kafa ile daldı, rakipler için geçilmez savunma duvarı oldu; zaman geldi rakip kaleye bir akıncı gibi gidip gol aradı.
En yakın partneri Taha Can Velioğlu savunma performansını attığı 2 golle süslemişti.
Taha Can, Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi maçında 39.dakikada Yiğitali’nin serbest atışında kafa ile attığı gol sonucu Bursaspor’a üç puanı getirmişti.
Mehmet Yiğit’e de bu maçta nasip oldu.
Hem de oyunun son dakikasında ve galibiyeti; üç puanı getiren gol…
Mehmet gibi sezon başından bu yana savaşan, iyi oynayan ‘Yiğit’ bir adama çok yakıştı, hak etti.
Bursaspor’un aldığı 6 puan, bu iki savunma oyuncularının golleriyle gelmiş oldu. Bu da sevindirici bir gerçek.
BURSASPOR KERVANI DURDURULAMAZ
Bursaspor, Enes Çelik başkanlığında sezona öyle bir kervan düzerek girdi ki; bu kervanın önünde kimse duramaz.
Bu kervan durmaz, durdurulamaz.
Zira, Çelik başkanlığındaki bu kervanda şehrin tüm yöneticileri var.
Sanayicisi, esnafı, işçisi, çiftçisi var…
7’den 70’e tribünleri dolduran taraftarı var. Maça gelmese de kalbi orada olan insanlar var.
Hedefe kilitlenmiş teknik adamlar var.
Yürekli, isteyen ve savaşan futbolcuları var.
Medyası var…
Sözün özü, bu kervanın hedefine varması için ne gerekiyorsa, kim gerekiyorsa içinde hepsi var.
Dolayısıyla bu kervan hedefe varacaktır, bundan hiç şüphem yok.
İstediğim, bu uzun yolculuk; sadece tabeladaki skorla değil, güzel futbolla da kervanı oluşturanları mutlu etsin.
Yayınlanan makalelerde belirtilen görüşler ve fikirler sadece yazarın/yazarların görüşüdür. Yayınlanan içeriklerle ilgili bütün sorumluluklar yazarlara aittir.
Bu haber ilginizi çekebilir